18 Aralık 2013 Çarşamba

Hoca Atağa Mı Kalktı?

Bugün, alışık olduğumuz tipte bir operasyonla uyandık. Yönteme alışkındık da, bu defa şafak baskınıyla evinden alınanlara şaşırdık. Çevre Ve Şehircilik, İçişleri ile Ekonomi Bakanlarının oğulları, ünlü tüccarlar ve bazı bürokratlar ile belediye başkanı alındı. Gözaltındakilerin tamamı başbakana yakınlığı ile bilinen insanlar. Suçlamaların içeriği ile alakalı hiçbir şey demiyorum zira hüküm giyene dek herkes masumdur. Değineceğim noktalar başka.

Sabah sabah, basının ürkekçe verdiği haberlerle öğrendik soruşturmayı. Herkesin aklına aynı şey geldi: Cemaat, Başbakana savaş açtı. Hatta bir arkadaşımdan gelen e-postanın içeriği, "The Hodja strikes back" idi. Öyle miydi ve öyle ise sebebi neydi? Kıt zekâmla akıl yürütmek biraz zor.

Önce sorunun ilk kısmına yanıt vereyim: Evet, bu operasyon cemaatin hükümete karşı bir hareketi. Hatırlarsanız daha önceki bir yazıda değinmiştim, hükümetle cemaat arasında uzun süredir bir gerilim var ve bunu bir kayıkçı kavgası olarak görmek pek de doğru değil. Bu memlekette uzun süredir maalesef hiçbir kararı bu topraklarda yaşayanlar hür iradesiyle alamaz. Tamam, aldık cipsimizi, çayımızı, izliyoruz ama işin ucu yine bize dokunacak.

Son birkaç gün içinde hükümetten üst üste açıklamalar geldi. Önce bir bakan, ABD dahil herkesin milli irade tarafından seçilen hükümetin politikalarına saygı duyması gerektiğini ifade etti. Enerji Bakanı çıktı, İranla her türlü boru hattı ve gaz taşınması işbirliğine olumlu baktıklarını, gaz fiyatlarının bu sayede ucuzlayacağını açıkladı. Bunun yanına duvara toslayan Suriye ve Mısır politikasını da koyun.

İlk açıklama ABD'yi, ikincisi hem ABD hem de Rusyayı kızdırdı sanırım. Üstüne bir de ABD'den gelen açıklamaları, Bernankenin demecini okuduğumuz ve Türkiye gibi başaltı ülkelerdeki ekonomik sıkışmayı ve borsadaki düşüşleri dikkate aldığımızda, cemaat ile başbakanın paylaştığı pastanın küçüldüğünü görüyoruz. Başbakan, hem iktidarı hem ticari pastayı paylaşmak istemedi ve cemaatin pastadan aldığı payı azaltmaya kalktı. Oslo görüşmelerinin ses kaydı çıktığından beri perde gerisinde güreş tutan taraflar, artık perdenin önünde, minderde arzı endam etmekteler. Son bir yıldır bu muharebeye hazırlanan Başbakan, esasında Gezi Parkı Protestolarını bahane ederek seçmen tabanında safları sıklaştırdı. Bunu gören İstanbul Polisi de Başbakanı sabote eder gibi, orantısız ve garip müdahaleler yaptı. Bu sayede kararsız seçmende Başbakanın cilası biraz çizildi.

Şimdi ne olacak, taraflar nasıl hamleler yapacak?

Bugünkü gözaltılarla cemaat, aslında oğullarını aldığı icracı bakanların kellesini aldı. Başbakan bu bakanları vermemekte direnirse çarpışma çok kanlı olur ve bu arada yolsuzluklara arka çıkıyor izlenimi yaratan başbakan, seçmen önünde itibar ve güç kaybeder. Cemaatin bu aşamada uzlaşma, gücünü kabul ettirme niyetinde olduğu anlaşılıyor. Cemaat de aslında Başbakanın işini kolaylaştırmak için vezirlere değil de piyonlara hamle yapıyor. Her üç bakan da partinin kurucusu değil, o kadar da ağır topu değil ve feda edilebilir adamlar fakat her üç bakan da aslında Başbakanın kuklası. Rantın yönetimindeki adamlar. Cemaat mesajlarını öğleden sonra verdi. Hüseyin Gülerce, bu soruşturmanın bir Cemaat operasyonu olmadığını, bir devlet soruşturması olduğunu açıkladı. Bu, Başbakana yapılmış bir muz ortaydı. Şayet pas alınırsa bu üç bakan feda edilir, yolsuzlukların üstüne gidiliyor imajı verilir ve kol kola seçimlere gidilir. Bu durumda Başbakan diz çöktürülmüş olur. Başbakanın bu yolu seçeceğini hiç sanmam.

İkinci seçenek, Başbakanın bu üç bakanı bırakıp önümüzdeki Mart ayında yapılacak seçimde sandık sayısını artırması ve genel seçimin erkene çekilmesi olur. Bu, akıllıca bir hamle olabilir. Tabi bu günleri görüp, gerekli hazırlığı yaptıysa.

Şimdilik, Başbakanın hala ayakta ve kuvvetli olduğunu Bülent Arınçı izleyerek anlayabiliriz. Bu güne kadar hiç boş ata oynamamış olan B. Arınç hala Başbakanın yanında olduğuna göre, bu iş sadece bu operasyonla bitmez. Her halükarda hükümet kanadı, bu üç bakanı şimdi olmasa da seçimlere kalmadan bırakır, safra atar. Akabinde Cemaate karşı hamleler gelir. Bir nevi Emniyet-MİT müsabakası izleriz bir süre. Kimin ne kaseti varsa çıkar ve oylar bundan etkilenir. AKP, özellikle yerel seçimlerde güç kaybeder, Cumhurbaşkanlığı tehlikeye girer. Kazanan aslında Pirus Zaferi kazanmış olur. Umarım memleketin hayrına olur. 

Yani aslında günün kârlı adamları belli: Mustafa Sarıgül ve John Owen Brennan.

Hiç yorum yok: