13 Temmuz 2012 Cuma

aşk=kramp

onbir yaşında görürsün onu. aynı şehirde, başka servislerde okula yolculuk edersin. otobüsün şoförü bassın gaza da geçsin ötekini diye dua edersin, sollarsın neticede. ama o, servisinin sağına oturmuştur, göremezsin. bu sefer de şoför yavaşlasın diye dua edersin içinden. karnına kramplar girer onu düşündükçe.

yıllar geçer, onbeş yaşında aynı servisle yolculuk edersin artık. yalnız bir sorun vardır, o en önde oturur, sen en arkada oturursun. ergenlik işte, yanına gidip de iki çift laf edemezsin. yine karnına kramplar girer onu düşündükçe.

yıllar geçer, kocaman bir şehirde sokakta karşılaşırsın. dilini yutarsın, konuşamazsın. hık, mık merhaba faslından sonra birkaç kere görüşürsün. dökemezsin içindekini. iş, okul derken başka şehre gidersin bir defa daha. bu sefer de aklına geldikçe kramplar girer, kilo verirsin.

yıllar yıllar yıllar geçer, yaş otuzu geçer. bir fotoğrafı çıkar karşına. şerbetlisindir bu sefer (!) kramp daha gelmeden hazırlık yaparsın, yiyebildiğin kadar yersin. bilirsin ki sonra üç gün iştah yok.

hasbelkader telefon numarasını alırsın, aramak için telefona bir gün boyunca salak salak bakarsın. konuşursun işte, selam sabah. bi kahve içmeye davet edersin, meşguldür gelemez vs... yıllar sonra sesini duymak bile garip gelir. ilginçtir, hiç değişmemiştir sesi. yine kramptan kıvranırsın.

sonra zırtapozun teki sana, aşkın bir tarifinin, tanımının olmadığını söyler. kafa, göz, allah ne verdiyse dalasın gelir. bilmez ki kefere, sen tarifi çoktan yapmışsındır: kramptır ulan aşk, mideye giren kramp.

Hiç yorum yok: